Ukrayna’daki Tapınakçılar Tarikatı’nın Hazineleri

Ukrayna’daki Tapınakçılar Tarikatı’nın Hazineleri

Ukrayna’daki Tapınakçı mirası — Tarikatın sırları ve topraklarımızdaki olası izler

Tapınakçıların hazineleri

Tapınakçıların hazineleri konusu bugün bile gizemli cazibesini kaybetmiyor. Mesih’in Şövalyeleri Tarikatı — efsanevi Tapınak Şövalyeleri — Avrupa’nın siyasi sahnesinden silineli yedi yüzyıldan fazla oldu; ama onlarla ilgili anlatılar hâlâ tarihçilerin, macera arayanların ve romantiklerin hayal gücünü alevlendiriyor. Olayların büyük bölümü Fransa, İspanya ya da Portekiz’le ilişkilendirilse de araştırmacılar giderek daha sık Tapınakçıların izlerinin Ukrayna’da da bulunabileceğini söylüyor. Bu yazıda bu iddianın nereden doğduğunu, hangi gerçeklerin onu desteklediğini ve neden tam da bizim topraklarımızın Tarikatın mirası için bir sığınak olabileceğini ele alacağız.

Tapınakçıların tutuklandığı dramatik gün — büyük bir gizemin başlangıcı

13 Ekim 1307 sabahı, Orta Çağ Avrupa’sının en karanlık günlerinden biri olarak tarihe geçti. Bir gün önce, cuma gecesi, iki şövalye Paris’teki Temple Kalesinin taş hücresinde buluştu. Kısa bir duanın ardından yaşlı Tapınakçı, gence Büyük Üstat’ın emrini iletti — «Tarikatın hazinelerini ve kutsal emanetlerini güvenli şekilde saklayın». Sadece birkaç saat sonra, güneşin ilk ışıklarıyla birlikte Fransa’nın dört bir yanında tüm Tapınakçıların tutuklanmasına yönelik büyük bir operasyon başladı. Bu operasyonun arkasında Kral IV. Philippe (Güzel Philippe) vardı; Kievli Prenses Anna Yaroslavnanın torunu, Bilge Yaroslav’ın kızı. Böylece bu dramatik hikâyede daha o günlerde bile Ukrayna’ya uzanan bir iz beliriyor.

Tarikatın hedef alınmasının nedenleri

Tutuklamaların resmi gerekçesi sapkınlık suçlamaları, “karanlık güçlere” tapınma ve yasak ritüellerdi. Oysa asıl neden, Tapınakçıların muazzam gücü ve zenginliğiydi. Avrupa’nın finans akışını kontrol ediyor, fiilen ilk uluslararası bankacılık sistemini kurmuşlardı; kraliyet saraylarına bile kredi veriyorlardı. Tarikata borca batmış olan IV. Philippe, alacaklılarını ortadan kaldırıp mallarına el koymak için onları yok etmeye karar verdi. Bu hamle, Avrupa tarihini kalıcı biçimde değiştirdi.

  • 13 Ekim 1307 gecesi Fransa genelinde 15.000’den fazla şövalye tutuklandı.
  • Çoğuna, uydurma suçları itiraf ettirmek için işkence yapıldı.
  • Tarikatın Büyük Üstadı Jacques de Molay, 1314’te idam edildi — ancak ölümünden önce kralı ve Papa’yı lanetledi; bunun bir yıl içinde gerçekleştiğine inanılır.

Yine de asıl soru hâlâ açık: Tapınakçıların hazineleri nereye gitti? Çünkü kral, tutuklamalardan hemen önce ortadan kaybolan altını, gümüşü ve emanetleri asla bulamadı. Tarihçiler emin: Tapınakçılar en değerlileri güvenli yerlere taşımayı başardı; bir kısmını ise — belki de — Avrupa’nın doğusuna götürdüler.

Hazineler, efsaneler ve Tapınakçı mirasının modern arayışları

Teknoloji ve arkeoloji geliştikçe Tapınakçıların sırlarına duyulan ilgi de büyüyor. Zaman zaman dünya medyası, Tarikatla ilişkilendirildiği söylenen antik hazine keşiflerinden bahsediyor. Örneğin 2011’de Hindistan’daki bir tapınakta, 22 milyar dolar değer biçilen 500 tondan fazla altın ve mücevher bulundu. Ancak tarihçiler bunun insanlık tarihindeki en büyük hazine olmadığından emin. Efsanelere göre Tapınakçı Tarikatı’nın emanetleri, değeri açısından bu keşfi bile geride bırakabilirdi; çünkü yalnızca altın değil, Hristiyan tarihine ait kutsal nesneler de içeriyordu.

Tapınakçıların olası kutsal emanetleri

Güvenilir kaynaklar, en önemli Hristiyan kutsal emanetlerinin Tapınakçılar tarafından korunduğunu söyler; bunlar arasında Torino Kefeni ve Kutsal Kâse yer alır. Tarihsel bilgilere göre Torino Kefeni gerçekten de XV. yüzyıla kadar Tapınakçıların elindeydi. Arşivlerinde, Kudüs’teki kazılar sırasında bulunduğu iddia edilen Ahit Sandığından da söz ediliyordu. Bu yüzden Tapınakçı Tarikatı’nın hazinelerinin insanlık tarihinin en mistik hazineleri sayılmasına şaşmamak gerek.

Zamanla konu etrafında daha fazla hipotez ortaya çıktı. Kimileri Tapınakçıların hazinelerinin bir kısmını İskoçya’ya taşıdığını ve burada daha sonra mason localarının atalarının ortaya çıktığını düşünüyor. Diğerleri ise emanetleri taşıyan kervanların Karpatlar üzerinden daha doğuya ilerlediğini savunuyor. İşte bu görüş, modern tarihçilerin Ukrayna’daki Tapınakçı izlerini aramasına zemin hazırladı.

«Tapınakçıların tarihine ne kadar derinlemesine dalarsak, o kadar çok ikna oluyoruz: onların mirası yalnızca efsaneler değil. Yedi yüzyıl geçse de kaybolmamış, Avrupa’nın ruhsal ve kültürel kodunun bir parçası».

Böylece Tapınakçıların altın ve kutsal emanetlerinin bir bölümünün, özellikle XIII–XIV. yüzyıllarda keşiş tarikatlarının aktif olduğu bölgelerde, günümüz Ukrayna’sı topraklarına ulaşmış olabileceği teorisi yavaş yavaş şekilleniyor. Bir sonraki bölüm, tam da bu konuya — Tapınakçıların Ukrayna’daki izine — ayrılmıştır.


Tapınakçıların ortaya çıkışı — Mesih’in Yoksul Şövalyeleri Tarikatı

Tapınakçıların ortaya çıkış tarihi

Ukrayna’daki Tapınakçı mirasının neden bu kadar ilgi çektiğini anlamak için, Tarikatın kökenlerine dönmek gerekir. Hikâye, 1096’daki Birinci Haçlı Seferinin ardından başlar: binlerce hacı Kutsal Topraklar’a doğru yola çıkıyordu. Kudüs’e giden yolda sık sık haydutların saldırısına uğradıkları için küçük bir şövalye grubu, yolcuları koruma görevini üstlenmeye karar verdi. Böylece zamanla tüm dünyada «Mesih’in ve Süleyman Tapınağı’nın Yoksul Şövalyeleri» adıyla tanınacak Tarikat doğdu.

Tarikat fikrinin doğuşu

Tarikatın kurucusu, sekiz yoldaşıyla birlikte yoksulluk, iffet ve itaat yemini eden Fransız şövalye Hugues de Payens idi. Onlara, El-Aksa Camiinin güney kanadında yaşama izni verildi — burası, Kral Süleyman Tapınağının kalıntıları sayılıyordu. “Tapınakçılar” adı da buradan gelir (Latince *templum* — tapınak).

İlk dokuz yıl boyunca Tarikat, pek tanınmayan ve mütevazı bir kardeşlik olarak kaldı. Ancak araştırmacılar bu dönemin, hacıları korumaktan çok Kudüs’ün yeraltı geçitlerini incelemeye ayrılmış olabileceğini düşünüyor. Şövalyelerin antik el yazmaları ya da emanetler bulmuş olabileceği; bunun da dünyaya bakışlarını kökten değiştirip Tarikatın etkisinin büyümesine katkı sağladığı görüşü var.

Tarikatın tanınması ve yükselişi

1129’da Tarikat, Troyes’teki kilise konsilinde resmen onaylandı. Dönemin en etkili ilahiyatçısı olan Aziz Bernard de Clairvaux onları destekledi; “Tapınakçı Kuralları”nı hazırladı ve manevi meşruiyetlerini güçlendirdi. Bu andan itibaren Tarikat hızla büyüdü; Avrupa hükümdarlarından topraklar, kaleler, bağışlar ve ayrıcalıklar almaya başladı.

  • Tapınakçıların kendi kaleleri, hastaneleri ve hatta filoları vardı.
  • Tarikat, Doğu ile Batı arasındaki ticaret yollarını kontrol ediyordu.
  • Tapınakçılar, modern bankacılığın prototipi sayılan bir finans sistemi kurdu — kredi verdiler, para sakladılar ve ülkeler arasında para transferleri gerçekleştirdiler.

XIII. yüzyılın ortalarına gelindiğinde Tapınakçılar Tarikatı dünyanın en güçlü örgütlerinden biri hâline gelmişti. Sembolleri — kırmızı haçlı beyaz pelerin — saygı uyandırıyor, bazen de korku veriyordu. Papa bile Tarikatın yalnızca Tanrı’ya bağlı olduğunu kabul ediyor; hiçbir dünyevi gücün onları denetleyemeyeceğini söylüyordu.

Süleyman Tapınağı’nın altındaki keşfe dair teoriler

Bazı modern tarihçiler, Tapınakçıların Tapınak Tepesi’nin yeraltında emanetler bulmuş olabileceğini öne sürer — belki Ahit Sandığı ya da Kutsal Kâse bile. Bundan sonra Tarikatın, sanki gizli bir bilgiye ya da ilahi bir lütfa kavuşmuş gibi, hızla zenginleştiği anlatılır. Diğer bir görüşe göre ise bulunan eserler Tapınakçıların kendi felsefi doktrinini geliştirmesine imkân verdi: Hristiyanlık, ezoterizm ve Yakın Doğu’nun kadim bilgilerini bir araya getiren bir karışım.

Tarikatın manevi rolü ve sembolizmi

Tapınakçılar için savaş, sadece bir mücadele değil; inancın bir eylemiydi. Kendilerini, hayat pahasına bile imanın ışığını taşıyan “Mesih’in savaşçıları” olarak görüyorlardı. Bu yüzden pek çok araştırmacı, ideolojilerinin Avrupa’daki sonraki manevi akımları etkilediğini düşünür — şövalyelik kodlarından Rönesans’ın mistik kardeşliklerine kadar.

«Gerçek Mesih şövalyesi, kılıçla değil inançla kazanan kişidir», — Bernard de Clairvaux, Tapınakçıların мисyonunun özünü böyle tarif ediyordu.

Şöhretten çöküşe

Manevi güçlerine ve asil niyetlerine rağmen Tarikat, zamanla hükümdarlar için fazla etkili hâle geldi. Tapınakçılar İspanya’dan Kutsal Topraklar’a uzanan topraklara sahipti; kaleleri aşılmaz sayılıyordu. Ancak bu durum, özellikle IV. Philippe (Güzel Philippe) gibi güçlü isimlerde kıskançlık ve korku yarattı. 1307’de yok edilmelerinin başlıca mimarı da oydu; önceki bölümde anlattığımız gibi.

Tarihten silmeye çalışsalar da Tapınakçılar geride sadece efsaneler değil, somut izler de bıraktı — kaleler, şapeller, semboller, arşivler. Araştırmacılara göre bu işaretlerin bir kısmı, Tarikatın dağıtılmasının ardından kaçakların ulaştığı Ukrayna topraklarında da zamanla ortaya çıkmış olabilir.

Ukrayna’yı Tapınak Şövalyeleri Tarikatı’yla ilişkilendiren bu gizemli izleri, taşları ve yeraltı geçitlerini bir sonraki bölümde — Ukrayna’daki Tapınakçı izleri başlığında — anlatacağız.


Ukrayna’da Tapınakçı izi — efsaneler, artefaktlar ve tarihî tanıklıklar

Zoloçiv Kalesi’ndeki Tapınakçı taşları

Fransa’da 1307’de Tapınakçılar Tarikatı yok edildikten sonra pek çok Tapınakçı iz bırakmadan ortadan kayboldu. Bir teoriye göre kardeşlerin bir kısmı Avrupa’nın doğusunda — o dönemde güçlü Rus’un parçası olan, bugünkü Ukrayna topraklarında — sığınak buldu. Bu görüş; tarihî kayıtlar, yer adları, arkeolojik buluntular ve kuşaktan kuşağa aktarılan efsanelere dayanır.

Ukrayna topraklarına duyulan mistik ilgi

Ukrayna, çok eski zamanlardan beri kadim artefaktların peşine düşenlerin ilgisini çekmiştir. XX. yüzyılda buraya hem SSCB’den hem de Üçüncü Reich’tan özel seferler düzenlendi. Hem Sovyet özel servisleri (NKVD) hem de Nazi Ahnenerbe örgütü burada “Tapınak Şövalyeleri Tarikatı’nın izlerini” aktif biçimde aradı. Amaçları Kutsal Kâseyi, Ahit Sandığını ya da efsaneye göre Tapınakçı hazinelerinin saklandığı yeri işaret eden üç “güç taşı”nı bulmaktı.

Arşiv belgelerine göre Naziler, arayışlara II. Dünya Savaşı başlamadan önce bile girişmişti. Ukrayna topraklarının Tarikatın kutsal mirasından izler taşıyabileceğine inanıyorlardı. Tarih gösteriyor ki, pek de haksız sayılmazlardı.

Zoloçiv Kalesi — Tapınakçı taşları

Ukrayna’da Tapınakçı varlığına dair en bilinen kanıt, Zoloçiv Kalesi’ndeki Tapınakçı taşlarıdır (Lviv bölgesi). Bu taşlar Novosilky köyü yakınlarında bulundu ve daha sonra kaleye taşındı; bugün de orada sergileniyor. Üzerlerinde oyulmuş haçlar, işaretler ve semboller var; bunlar Tapınakçıların tarikat nişanlarına şaşırtıcı derecede benziyor.

Tarihçiler, bu taşların kutsal bir yapının parçası ya da Tapınakçı mezar taşları olabileceğini düşünüyor. Bir başka ihtimal de şu: 1307’deki takibin ardından Avrupa’dan çıkarılan artefaktların geçici olarak saklandığı yeri işaret ediyor olabilirler. Bugün herkes, Lviv bölgesinin en ilgi çekici tarihî-mimari miras noktalarından biri olan Zoloçiv Kalesini ziyaret ederek bu taşları görebilir.

Zoloçiv Kalesi’ndeki Tapınakçı taşları


Zakarpattia’daki Tapınakçı mağarası

Zakarpattia’daki Tapınakçı mağarası

Gizemli atmosferiyle etkileyen bir diğer yer ise Zakarpattia’daki Tapınakçı mağarası. Mağara, Çorna Dağı’nın zirvesinde yer alır ve uzun zamandır turistlerin ve hazine avcılarının favori noktalarından biridir. Yerel efsanelere göre mağarayı, Avrupa’dan kaçtıktan sonra emanetlerinin bir kısmını saklamak için bizzat Tapınakçılar yaptı.

Mağarada madeni paralar, haçlar ve eski yazıtlar bulunduğu anlatılır. Yeraltı bölümünün bir kısmı bugün sular altında; halk inanışına göre bu, davetsiz misafirlere karşı bir tür “koruma”dır. Arkeologlar, mağaranın insan eliyle oluşturulduğunu ve XIII–XIV. yüzyıllara ait savunma ya da kült yapılarının bir parçası olabileceğini tespit etti.

Volın’de Lukiv Kalesi — Tapınak Şövalyeleri Tarikatı’nın izi

Bir o kadar ilgi çekici olan diğer hikâye, Lukiv köyündeki kaleye (Volın bölgesi) aittir. İngiliz arşivlerine göre 1231’de burada Tapınakçılarla ilişkilendirilen bir kale kuruldu. Arkeolojik kazılar; yeraltı geçitlerinin, taş tahkimat kalıntılarının ve tarikat artefaktlarına benzeyen eşyaların varlığını doğruladı. Bir ihtimale göre Tapınakçılar hazinelerinin bir bölümünü — altın, gümüş, mücevherler ve kutsal eşyalar — tam da burada sakladı.

Kalenin ahşap surları günümüze ulaşmasa da baraj kalıntıları, derin hendekler ve yeraltı geçişleri geçmişin tanıkları olarak hâlâ ayakta. Araştırmacılar bu noktanın daha pek çok sırrı saklayabileceğini ve Volın’in, Tapınakçıların Batı Avrupa’dan kaçışı sırasında geçici sığınak noktalarından biri olabileceğini düşünüyor.

Tarihle inancı buluşturan efsaneler

Resmî bilimin şüpheciliğine rağmen giderek daha fazla işaret, Tapınakçıların Ukrayna topraklarına ulaşmış olabileceğine işaret ediyor. Volın, Podillia ve Zakarpattia efsaneleri; batıdan gelen, yerel topluluklara yardım eden ve hiçbir ücret almadan taş şapeller inşa eden “beyaz pelerinli şövalyeler”den söz eder. Bu yapıların birçoğunda Tapınakçı haçlarını ya da gülleri andıran semboller bulunur — onların manevi sembolizminin başlıca unsurları.

«Her efsanede bir gerçek payı vardır. Ve eğer taşlar, semboller ya da eski yazıtlar tarikatın varlığına işaret ediyorsa — demek ki bir zamanlar burada Tapınakçıların Latince duaları yankılanıyordu».

Elbette efsane ile gerçek arasında her zaman bir çizgi vardır. Ancak şüpheciler bile Ukrayna’daki Tapınakçılar olgusunda, daha yakından incelenmeyi hak eden pek çok unsur bulunduğunu kabul ediyor. Çünkü geçmişin sorularına verilen her yanıt, kendi tarihimizi anlamaya bir adım daha yaklaştırır — belki de Tarikatın hâlâ bulunmamış emanetlerine.

Bazıları bu gizemin sadece hazineleri değil, aynı zamanda hakikati arayışı simgeleyen bir ruh mirasını da sakladığını düşünür. Ve belki de Tapınakçıların geleceğe bıraktığı gerçek mesaj tam olarak budur.


Ukrayna’da Tapınakçı mirası — tarih, mitler ve manevi arayışın arasında

Ukrayna’da Tapınakçı mirası — tarih, mitler ve manevi arayışın arasında

Günümüzde Ukrayna’daki Tapınakçılar hakkında tarihî gerçeklerle efsaneler arasına net bir çizgi çekmek zor. Ama hayatlarının pek çok sayfası yüzyılların sisinde kaybolmuş olsa bile, bu hikâyelere karşı tuhaf bir manevi çekim hissetmeye devam ediyoruz. Burada, hazinelerle ilgili anlatıların ötesinde bir şey var: yedi yüzyıl geçse de güncelliğini yitirmemiş bir inanç, bilgi ve anlam arayışı.

Tapınakçılara ilgi neden bitmiyor

Tapınakçı fenomeni, yalnızca cesur şövalyelerin hikâyesi değildir. Aynı zamanda, güç ile inancın birleştiği bir manevi idealin simgesidir ve modern dünyada da yankı bulur. Onların hikâyesi, gerçek büyüklüğün altınla ya da iktidarla değil, inançlarına sadakatle ölçüldüğünü hatırlatır. Bu yüzden Tarikat, yazarlar, filozoflar ve hatta bilim insanları için bitmeyen bir ilham kaynağı oldu; hâlâ şu sorunun peşindeler: «Tapınakçılar bize gerçekte ne bıraktı?»

  • Tarihçiler için — hâlâ çözülememiş bir bilmece.
  • Arkeologlar için — yeni araştırmalara çağıran bir meydan okuma.
  • İnananlar için — hizmetin, cesaretin ve imanın örneği.

Belki de bu yüzden, yok oluşlarının üzerinden yüzyıllar geçse de Tapınakçılar halkların hafızasında yaşamaya devam ediyor. Sembolleri, mimarileri, onur kodları — tüm bunlar Avrupa kültürünün bir parçası hâline geldi; şimdi ise tarihî köklerini arayan Ukraynalıların da giderek daha fazla ilgisini çekiyor.

Ukrayna — Tarikatın emanetleri için olası bir sığınak

Volın, Galiçya, Zakarpattia — bu topraklar yüzyıllar boyunca medeniyetlerin kesişim noktası oldu. Ve tam da burada, Tarikatın kutsal emanetlerini takipçilerinin elinden kurtaranlar sığınak bulmuş olabilir. Yerel efsaneler sık sık “beyaz pelerinli şövalyeler”den bahseder; taşların üzerine tuhaf işaretler ve semboller bırakmışlardır. Kimine göre bu sadece folklordur, ama araştırmacılar için bu hikâyelerin altında bir gerçek payı olup olmadığını düşünmek için bir nedendir.

Bazı arkeologlar, maddi değerlerin bir bölümünün ülkemizin topraklarında saklanmış olabileceğini öne sürer. Bu da Ukraynanın neden gizemli yeraltı geçitleri, eski taşlar ve kökeni belirsiz harabelerle bağlantılı bu kadar çok yer barındırdığını açıklar. Orta Çağ’da bu bölgeler Avrupa hükümdarları için ulaşılması zordu; bu yüzden sürgünler ve manevi huzur arayanlar için doğal bir sığınak oluyordu.

Kâse efsanesinin mitleri ve gerçekleri

Kutsal Kâse, Tapınakçılar Tarikatı’yla ilişkilendirilen en ünlü emanettir. Kimi için bir kâse, kimi içinse ruhun saflığının simgesi. Pek çok kişi onu kelimenin tam anlamıyla arasa da, belki de bu efsanenin gerçek anlamı çok daha derindir. Kâse bir nesne değil, mükemmellik fikridir; inanç, bilgi ve insan ruhu arasındaki uyumu arama çabasıdır. Eğer Tapınakçılar gerçekten Ukrayna’da bir manevi iz bıraktıysa, belki de bu uyum arayışı burada — geçmişle bugün arasında — sürüyordur.

«Tapınakçıların hazineleri sadece altın değil; henüz değerini bilmeyi öğrenemediğimiz bir bilgelik.»

Sonuçlar — bugün keşfettiğimiz miras

Modern Ukrayna, sayısız sırrı koruyan bir ülkedir. Ve belki de onların arasında, Tapınakçı mirasının gerçek anlamını kavramanın anahtarı da vardır. Çünkü her taş, her efsane ya da her arkeolojik buluntu, büyük bir hikâyenin parçasıdır ve şunu hatırlatır: geçmiş, onu anlamaya çalıştığımız sürece yaşar.

Bugün, Orta Çağ kültürüne ilgi artarken Ukraynalı araştırmacılar, tarihçiler ve gezginler Tarikatın topraklarımızdaki olası izlerini incelemeyi sürdürüyor. Ve Tapınakçı altınını hiç bulamasak bile, arayışın kendisi bile paha biçilmez bir kazanımdır; bizi kendi geçmişimize biraz daha yaklaştırır.

Özet

Ukrayna’daki Tapınakçılar üzerine efsaneler, sadece hazineler ya da sırlar hakkında bir anlatı değildir. Yaşlanmayan manevi değerleri hatırlatır: inanç, onur, cesaret, bilgiye duyulan istek. Belki de Tapınakçıların gerçek hazinesi altın değil; insana duyulan inanç ve karanlığın ortasında bile ışık taşıyabilme gücüdür.

Bu yüzden Tarikatın tarihini araştırırken aslında yalnızca geçmişi değil, kendimizi de keşfederiz. Ve kim bilir — belki Karpat dağlarının arasında, Volın ormanlarında ya da eski kalelerin bir yerinde, gerçekten de büyük Tapınakçı mirasının bir parçası hâlâ saklıdır.

Telif hakkı sahibi . Materyalin kopyalanmasına yalnızca etkin bir bağlantı orijinaline:

Bunları da beğenebilirsiniz

Yorum yok

İlk yorumu siz bırakabilirsiniz.

Bir yanıt yazın